Phuket'teki 3. günümüzde günü yine okyanus, kumsal ve havuz üçlemesinde geçirdikten sonra akşam ünlü Fantasea Show'a katılıyoruz. Otelden bu gösteriye katılmak üzere tur şirketinin minibüsüyle ayrılıyoruz. Lunapark gibi bir alanda saat 7 gibi iniyoruz. İçerisi sirk gibi adeta. Filler ortalıkta cirit atıyor, üstlerinde turistlerle beraber. Yüzlerce milletten insan var. Etrafta bolca hediyelik eşya satan dükkan var. Biz de 5li bilet alıp, dart, tabanca falan oynuyoruz, bir peluş filimiz bir tane de pandamız oluyor. Yemek yemek isterseniz tur şirketinden yemekli paketi alabilirsiniz. İçerdeki restoranda yengeç, salyangoz, deniz kestanenizi yedikten sonra gösteriye geçebilirsiniz. Yemeksiz gösteri 1800 Baht, yemekli 2100 Baht. Bizim damak tadımıza uymadığı için bu ülke yemekleri, hiç girmedik o topa :) Dışarda kısa bir gösteri oluyor, kızlar erkekler, ladyboylar çıkıyor şarkı falan söylüyor işte. Sonrasında saat 9'da başlayacak gösteri için devasa, taştan oyma bir binaya giriyoruz. İçeri girerken kayıt yapan tüm elektronik cihazlarınız (telefonlar dahil) emanete alınıyor. Gösteri başlamadan önce içeriğini hatırlamadığım anons en az 10 dilde yapılıyor, türkçe yok tabi bunların arasında. Türkler başka işler peşindedir, buralara uğramıyor :)
Salon iyice kararıyor. Önlere yakınız. Ne olacak diye beklerken arkamızdan filler fırlıyor. Ürkütücü. Davullar çalmaya başlıyor ve rüya gibi bir gösteri izliyoruz. Hikaye Tayland halkının bölünerek birbiriyle savaşması sonrasında Tayland Kralı'nın kutsal sayılan fille gelip çözüm sürecini başlatması. Şaka lan şaka, savaşı bitirmesi ve ülkeye barış getirmesi. Gösteride bolca hayvan var, köpeğinden keçisine, tavuğundan file... Hepsi eğitilmiş, inanması zor. Tavuklara şaşırdık biz en çok. Yanlız gösterinin sonunda bir filin sırtında gördüğümüz kan lekesi bizi üzdü. Büyük ihtimalle bu filleri ve de diğer hayvanları eğitirken şiddete başvuruluyor. Sözüm ona filler kutsal. İşin turistlere gösterilen yanıyla iç yüzü çok farklı belli ki. Çıktıktan sonra telefonlarımızı sapasağlam alıyoruz emanetten. Turun minibüsleriyle otele dönüyoruz.
23 Haziran 2015 Salı
20 Haziran 2015 Cumartesi
Phuket'te Fil Safarisi ve Patong
Phuket'teki ikinci günümüzde bir gün önce kişi başı 1200 Bahta satın aldığımız fil safarisine katılıyoruz. Bu turun içerisinde yavru fil sevme, fil üzerinde yarım saatlik tur, maymun gösterisi ve 200cc'lik atvlerle yarım saat orman içerisinde off road keyfi var.
Sabah otelde kahvaltı yaptıktan sonra (ki burada damak tadımıza daha uygun yiyecekler buluyoruz) 9:30'da arkası yarı açık bir pickup bizi alıyor. İçerde daha sonra Malezyalı olduğunu öğrendiğimiz 3 ergen, yine 1 Amerikalı çift (yanlış bunlar daha zayıf:) var.
45 dakikalık yolculuğun ardından tropik orman içerisinde yavaş yavaş yürüyen fillerin bulunduğu bir tesise geliyoruz. Yaklaşık 4 metre yüksekliğinde bir ağaç eve tırmanıp, gelen lekeli yaşlı filin üstüne atlıyoruz. Filin tam kafasının üstünde de sürücü oturuyor. Fil ağır ağır ağaçların içinden bir yokuşu tırmanırken, oturduğumuz mindere sıkı sıkı tutunuyoruz. Az ilerde duruyor fil, burnuyla otlardan koparıp yiyor. Taylandlı eleman filin kulağına bişeyler söylüyor ve yola devam. Sonra fil bir anda tekrar duruyor. Filin sarsıldığını, içinde bombalar patladığını hissediyoruz. Ağaçların arasına 5 kilo dışkı bırakıyor. Sonra yola devam tekrar...
Peşinden yavru filin yanına uğruyoruz. Jolly diye çağırdıkları fili artık nasıl eğittilerse, "Jolly Kiss" diyor eleman file, o da gelip burnunu uzatıyor, korkmazsanız yanağınızdan vakumlayarak öpüyor sizi. Orada satılan şişe sütlerden aldığınız zaman hayvan direk yanınıza geliyor, ağzını açıp bekliyor.
Bundan sonra maymun gösterisine katılıyoruz. İnsan canlısı eğitimli bir maymun önce zıplayıp izleyicilerin kucaklarında dolaşıyor. Sonra işte basket masket, türlü şaklabanlıklar...
Turun benim açımdan en keyifli bölümü olan ATV sürüşüne geliyoruz. Bu kadar güçlü araçlar olduğunu bilmiyorduk tabi. Önümüzde bize yolu gösteren rehber sürücüyle eşim en arkada, ben önde basıyoruz gaza. Felaket keyif alıyoruz, derken eşim motoru ağaca çakıyor :) Hafif sakatlık sonrası daha ağır gidiyoruz. Ve tur bitiyor.
Akşama doğru da gece hayatının kalbinin attığı Patong Bölgesi'ne gidiyoruz. Transeksüellerden dansçı kızlara, eşiniz yanınızdayken sizi Sex Showlara çağıranlara gerçekten enterasan bir cadde. Caddenin bitimi de kalabalık bir plaja açılıyor. Etrafta bolca orta yaşlı turist amca ve genç minyon Thaili bayan çift var. Tabi hangisi gerçekten kadın, hangisi ladyboy ayırmak mümkün değil. Takılacak arkadaşlar dikkatli olsunlar ;)
Sabah otelde kahvaltı yaptıktan sonra (ki burada damak tadımıza daha uygun yiyecekler buluyoruz) 9:30'da arkası yarı açık bir pickup bizi alıyor. İçerde daha sonra Malezyalı olduğunu öğrendiğimiz 3 ergen, yine 1 Amerikalı çift (yanlış bunlar daha zayıf:) var.
45 dakikalık yolculuğun ardından tropik orman içerisinde yavaş yavaş yürüyen fillerin bulunduğu bir tesise geliyoruz. Yaklaşık 4 metre yüksekliğinde bir ağaç eve tırmanıp, gelen lekeli yaşlı filin üstüne atlıyoruz. Filin tam kafasının üstünde de sürücü oturuyor. Fil ağır ağır ağaçların içinden bir yokuşu tırmanırken, oturduğumuz mindere sıkı sıkı tutunuyoruz. Az ilerde duruyor fil, burnuyla otlardan koparıp yiyor. Taylandlı eleman filin kulağına bişeyler söylüyor ve yola devam. Sonra fil bir anda tekrar duruyor. Filin sarsıldığını, içinde bombalar patladığını hissediyoruz. Ağaçların arasına 5 kilo dışkı bırakıyor. Sonra yola devam tekrar...
Peşinden yavru filin yanına uğruyoruz. Jolly diye çağırdıkları fili artık nasıl eğittilerse, "Jolly Kiss" diyor eleman file, o da gelip burnunu uzatıyor, korkmazsanız yanağınızdan vakumlayarak öpüyor sizi. Orada satılan şişe sütlerden aldığınız zaman hayvan direk yanınıza geliyor, ağzını açıp bekliyor.
Bundan sonra maymun gösterisine katılıyoruz. İnsan canlısı eğitimli bir maymun önce zıplayıp izleyicilerin kucaklarında dolaşıyor. Sonra işte basket masket, türlü şaklabanlıklar...
Turun benim açımdan en keyifli bölümü olan ATV sürüşüne geliyoruz. Bu kadar güçlü araçlar olduğunu bilmiyorduk tabi. Önümüzde bize yolu gösteren rehber sürücüyle eşim en arkada, ben önde basıyoruz gaza. Felaket keyif alıyoruz, derken eşim motoru ağaca çakıyor :) Hafif sakatlık sonrası daha ağır gidiyoruz. Ve tur bitiyor.
Akşama doğru da gece hayatının kalbinin attığı Patong Bölgesi'ne gidiyoruz. Transeksüellerden dansçı kızlara, eşiniz yanınızdayken sizi Sex Showlara çağıranlara gerçekten enterasan bir cadde. Caddenin bitimi de kalabalık bir plaja açılıyor. Etrafta bolca orta yaşlı turist amca ve genç minyon Thaili bayan çift var. Tabi hangisi gerçekten kadın, hangisi ladyboy ayırmak mümkün değil. Takılacak arkadaşlar dikkatli olsunlar ;)
15 Haziran 2015 Pazartesi
Altın Sarısı Kumlar ve Berrak Bir Okyanus: Phuket
Tayland gezimizin 4. gününde Nokair Havayolları ile Phuket'e uçuyoruz. Kişi başı gidiş ve dönüş biletini 50 dolara aldığımızı belirtmeden geçmeyeceğim. Phuket'te havaalanından otellere minibüsle veya taksiyle gidebilirsiniz. 1000 Baht ve 200 Baht. Seçim sizin. Biz minibüsü tercih ediyoruz. Giderken bir tur şirketinde minibüs duruyor ve Taylandlı bir bayan sert bir şekilde araçtan herkesin inmesini ve herkesin içeri gelmesini söylüyor. Sonradan öğreniyoruz ki bunu hep yapıyorlarmış. Bir çifte kaldıkları otelin çok uzak olduğu ve 100 Baht daha vermeleri gerektikleri söyleniyor. Bu kısımlar biraz can sıkıcı. İtirazlar sonucu değiştirmiyor, parayı ödüyorlar ve yola devam...
Le Meridien Hotel...Otele girişte başımıza asılan çiçeklerle ve kokteyllerle karşılanıyoruz. Otel sakin ve sessiz görünüyor. Check-in yapıyoruz, bu arada odada wi-fi internet kullanımının ücretli, ortak alanlarda ücretsiz olduğunu öğreniyoruz. 400 Baht günlük Kullanım ücreti, yemezler. Almıyoruz tabii ki. Hemen üstümüzü başımızı çıkartıp, duş alıyoruz ve okyanusa doğru koşuyoruz. Hava çok sıcak ancak kumlar ayağımızı yakmıyor bile. Kumları ve okyanusu anlatmaya kelime dağarcığım yetmez, Sabahattin Ali yaşasaydı o da anlatamazdı herhalde :) Otelin kendisine ait soyutlanmış bir plajı var. Yabancılar yok yani. Cennetten bir köşe. Tabi gittiğimiz mevsim Mayıs ve akıntı ve gel-gitlerin en kuvvetli olduğu dönem. O yüzden gidip bi boy vereyim deme şansınız yok. Boyu aşan dalgalar var. Onun dışında otelin bir çok havuzu var, oralarda da serinleyebilirsiniz, ki biz öyle yaptık. Otelde yemek fiyatları uygun diyemem, Hamburger 420 Baht mesela. Ama +%10 servis ücreti ve +%6 vergi biniyor buna. Siz yapın hesabı. Tabi böyle bir otelde bu fiyatlar normal aslında. Çünkü otel mükemmele yakın.
Bolca okyanus, güneş ve havuz keyfinden sonra akşam birer hamburger yiyip geceyi havuz başında yıldızlar altında geçiriyoruz.
Le Meridien Hotel...Otele girişte başımıza asılan çiçeklerle ve kokteyllerle karşılanıyoruz. Otel sakin ve sessiz görünüyor. Check-in yapıyoruz, bu arada odada wi-fi internet kullanımının ücretli, ortak alanlarda ücretsiz olduğunu öğreniyoruz. 400 Baht günlük Kullanım ücreti, yemezler. Almıyoruz tabii ki. Hemen üstümüzü başımızı çıkartıp, duş alıyoruz ve okyanusa doğru koşuyoruz. Hava çok sıcak ancak kumlar ayağımızı yakmıyor bile. Kumları ve okyanusu anlatmaya kelime dağarcığım yetmez, Sabahattin Ali yaşasaydı o da anlatamazdı herhalde :) Otelin kendisine ait soyutlanmış bir plajı var. Yabancılar yok yani. Cennetten bir köşe. Tabi gittiğimiz mevsim Mayıs ve akıntı ve gel-gitlerin en kuvvetli olduğu dönem. O yüzden gidip bi boy vereyim deme şansınız yok. Boyu aşan dalgalar var. Onun dışında otelin bir çok havuzu var, oralarda da serinleyebilirsiniz, ki biz öyle yaptık. Otelde yemek fiyatları uygun diyemem, Hamburger 420 Baht mesela. Ama +%10 servis ücreti ve +%6 vergi biniyor buna. Siz yapın hesabı. Tabi böyle bir otelde bu fiyatlar normal aslında. Çünkü otel mükemmele yakın.
Bolca okyanus, güneş ve havuz keyfinden sonra akşam birer hamburger yiyip geceyi havuz başında yıldızlar altında geçiriyoruz.
13 Haziran 2015 Cumartesi
Yüzen Çarşı ve Thai Masajı
Bangkok'taki üçüncü ve son günümüzde "Yüzen Çarşı"ya gidiyorduk. Turu otelden pazarlıkla 1.000 Bahta aldık. Bahsettiğimiz mekan şehrin epey dışında, bir buçuk saat kadar yol sürüyor. Ekipte, şişman Amerikalı bir çift, kollarında altın takılarıyla gözümüze çarpan Hintli aile, ve Avrupalı olduğunu tahmin ettiğimiz iki çift ve sarışın sap bir bayan daha var. Ekip lideri kendini CC (sisi) diye takdim eden genç bir Taylandlı. Gezi önce motorlu ufak botlarla başlıyor, burada bizden 200 baht daha alınıyor gezi için. Motorlu botlarla pis bir nehrin içinde gerçek bir macera yaşıyoruz. Macera diyorum çünkü bot ince olduğu için dönüşlerde yan yatmaya başlıyor. Buna ek olarak şişman Amerikalı çift bizim bota bindiği için dengede kalmamız tamamen bir mucize. Neyse 15 dakikalık bu hızlı turun ardından, yavaş giden kanolara bindiriliyoruz.
Nehrin kenarlarında hediyelik eşya satan dükkanlar var. Ellerindeki kancalarla sizin kanonuzu tutup dükkanın önüne çekiyorlar. Ellerinde hesap makineleriyle bekliyorlar. Önce size ürünün ederinin 5 katı bir fiyat veriyorlar. Mübalağa yok burada kesinlikle. Zokayı yutarsanız satıyor, yutmazsan hesap makinesini sana veriyor ve sen bir fiyat ver diyor. Yanı sıra, nehirde kanoyla dolaşan tam anlamıyla seyyar, satıcılar var. Onlar da genel olarak tropik meyveler satıyor. Biz kendi adımıza buralardan sadece anahtarlık alabildik :)
Tur bittiğinde ekipte diğer üyelerin katılacağı safari için hayvanat bahçesine uğruyoruz biz de. Biz burada bulunan masaj salonuna giriyoruz eşimle. 40 dakika civarında süren ayak masajı yaptırıyoruz. 350 baht ödüyoruz kişi başı. Kendi adıma çok acayip masaj, harikaydı diyemem. Ayaklarınıza bolca krem sürüp sıvazlıyorlar. Thai masajı dedikleri bu işte.
Akşam ise "Siam Paragon" denilen alışveriş merkezine gidiyoruz. Burada daha lüks markalar var. Eşim kendine bir elbise alıyor, ben de bir kravat. Fiyatlar hiç ucuz değil, aldığım kravat 1400 Baht. Havaalanında vergiyi geri alırım diye düşünüyorsanız, baştan söyliyelim 2000 baht altı alışverişlerde vergiyi iade alamıyorsunuz. En azından Siam Paragon'da bize söylenen buydu. Alışveriş yapmadan önce sormanızda fayda var.
Nehrin kenarlarında hediyelik eşya satan dükkanlar var. Ellerindeki kancalarla sizin kanonuzu tutup dükkanın önüne çekiyorlar. Ellerinde hesap makineleriyle bekliyorlar. Önce size ürünün ederinin 5 katı bir fiyat veriyorlar. Mübalağa yok burada kesinlikle. Zokayı yutarsanız satıyor, yutmazsan hesap makinesini sana veriyor ve sen bir fiyat ver diyor. Yanı sıra, nehirde kanoyla dolaşan tam anlamıyla seyyar, satıcılar var. Onlar da genel olarak tropik meyveler satıyor. Biz kendi adımıza buralardan sadece anahtarlık alabildik :)
Tur bittiğinde ekipte diğer üyelerin katılacağı safari için hayvanat bahçesine uğruyoruz biz de. Biz burada bulunan masaj salonuna giriyoruz eşimle. 40 dakika civarında süren ayak masajı yaptırıyoruz. 350 baht ödüyoruz kişi başı. Kendi adıma çok acayip masaj, harikaydı diyemem. Ayaklarınıza bolca krem sürüp sıvazlıyorlar. Thai masajı dedikleri bu işte.
Akşam ise "Siam Paragon" denilen alışveriş merkezine gidiyoruz. Burada daha lüks markalar var. Eşim kendine bir elbise alıyor, ben de bir kravat. Fiyatlar hiç ucuz değil, aldığım kravat 1400 Baht. Havaalanında vergiyi geri alırım diye düşünüyorsanız, baştan söyliyelim 2000 baht altı alışverişlerde vergiyi iade alamıyorsunuz. En azından Siam Paragon'da bize söylenen buydu. Alışveriş yapmadan önce sormanızda fayda var.
9 Haziran 2015 Salı
Chao Phraya Nehri ve Sky Bar...
Bangkok'ta ikinci günümüze otelin gökdelenlere bakan manzarası ile uyandık. Tamam abartmayalım, burası New York değil ama manzara da fena değil. Günü şehrin tarihi mekanlarını, tapınakları gezerek doldurmayı planlamıştık. Kahvaltıya inmiştik ve bizim damak tadımıza çok da uymayan yiyeceklerle karnımızı doyurmaya çalışıyorduk. Suşiyi kahvaltıda kim yiyor ki oraya koymuşlar merak ettik doğrusu. Bolca ekmek ve yumurta yedik:) Peynir bile tek çeşitti, ama yapacak bir şey yok.
Metroyla nehrin ayağına geldik ve buradan takayla feribot arası büyüklükte bir su aracına binerek nehirde gezintiye başladık. Grand Palace denilen ünlü tapınaklarına yakın durakta indik. Buralarda yol kenarında bolca seyyar satıcı göreceksiniz, aksaray, lalelinin bir diğer versiyonu burası da. Grand Palace'a girişte örtünmeniz gerekiyor, ama sıkı sıkı. Ben de uzun şort vardı, onu bile kabul etmediler. Girişte 200 baht (Depozito) karşılığında uzunca bir eşofman verdiler. Eşim de kollarını kapatan bir gömlek giydi. 40 dereceye yaklaşan sıcakta çok hoş oldu diyemem. İçerde bolca altınlı heykel, budalar, yan yatan heykeller var. Bolca da turist var. Hepsi yüzyılın icadı selfie çubuklarıyla fotoğraf çekinme çabasında. Giriş de kişi başı 500 baht. Bizi çok sarmadı açıkçası.
Buradan sonra Wat Pho denilen tapınağa da uğradık. Aynı hikaye orada da var. Tekrarlamaya gerek yok. Ülkede damak tadımıza uyan nadir yerlerden bir kahve dükkanına girdik. Atıştırdıktan sonra, nehirden botla geri geldik. Nehir çok kirli, düşerseniz boğulmasanız bile hastalıktan gidersiniz.
Akşam otele döndükten sonra sonsuzluk havuzunun başında dinlendik. Daha sonra internetten araştırdığımız Sky Bar'a gittik. Bu şehirde gitmeniz gereken 5 yerden birisi derim. State Tower'ın 64. Katında mükemmel bir restoran ve bar. İstanbul'daki Raika Restoran gibi. Gittiğiniz zaman Hangover 3'ü hatırlayacaksınız;) Fiyatlar Türkiye'dekinin onda biri diyebilirim hiç çekinmeden. O yüzden gidin ve rahatça eğlenin.
Akşam otele döndükten sonra sonsuzluk havuzunun başında dinlendik. Daha sonra internetten araştırdığımız Sky Bar'a gittik. Bu şehirde gitmeniz gereken 5 yerden birisi derim. State Tower'ın 64. Katında mükemmel bir restoran ve bar. İstanbul'daki Raika Restoran gibi. Gittiğiniz zaman Hangover 3'ü hatırlayacaksınız;) Fiyatlar Türkiye'dekinin onda biri diyebilirim hiç çekinmeden. O yüzden gidin ve rahatça eğlenin.
Etiketler:
bangkok sky bar,
bangkokta nerede içilir,
bangkokta nereye gidilir,
grand palace,
hangover sky bar,
sky bar,
tayland hangover sky bar,
tayland sky bar,
tayland wat pho
2 Haziran 2015 Salı
Tayland'da 7 Gece - Tayland'a Geliş ve 1. Gün
THY ile Atatürk Havalimanı'ndan ismini telaffuz etmekte zorlandığımız Bangkok Suvarnabhumi Havalimanı'na doğru 20:30'da havalanıyoruz ve eşimle tatilimiz başlıyor.
Uçak cam kenarlarında ikili ve ortada dörtlü koltuklar olacak şekilde dizayn edilmiş, geniş ve bir o kadar da uzun bir uçak. Bizim koltuklar 50'lerde ve uçağın arkası sayılmaz bile. Uçaktaki bekar (bekar oldukları düşüncesi tamamen benim hüsnü-niyetim), göbekli ve 50 yaş üstü erkeklerin fazlalığı dikkatimizi çekiyor diyorduk ki yarım saat geçmeden arka koltuklardan seks ve cialis muhabbetleri kulağımıza gelmeye başlıyordu. Dikkatimizi çeken bir diğer konu da; bir çok kişinin elinde sigara kartonları olmasıydı. Bunun sebebini de 3. gün sigaram bittiğinde anladım. Uçuş esnasında akşam yemeğinden, sabah varmadan verilen kahvaltıya, yastığa ve terliğe kadar konforumuzu sağlayacak herşey vardı. Hatta ilk defa uçakta önümdeki ekrandan film izlemiş oluyordum.
Sabah yerel saatle 09:30 gibi varıyoruz Bangkok'a. Otele gitmek için taksiciyle pazarlık yapıyoruz. Eliyle yedi yapıp, "sikkalema" tarzı bir şey diyor, 7 dolar heralde diye düşünüp biniyoruz. 1 saate yakın yol gittikten sonra, Eastin Grand Hotel'e geliyoruz. Orada gelen belboy sonrasında aslında taksicinin 700 baht demek istediğini anlıyoruz. O da 70 lira civarında bir paraya denk geliyor. Kabul etmiyoruz, bağrış çağrış... Giderken güle eğlene gelen taksicinin boynu bükeleniyor. 500 bahta anlaşıp otele geçiyoruz. Tabii şehirden ayrılırken farkettik ki bu fiyatın da altında yazıyor taksimetre.
Hemen perdeleri kapatıp, uyku moduna geçiyoruz.
Uyandığımızda saat 16:10. Otelin 3. katından Sky Train denilen (BTS) ve şehrin önemli yerlerine giden metrosunun Surasak istasyonuna direk geçiş var, buradan çıkarak Bangkok'a merhaba diyoruz. Önce aldığımız şehir broşüründe gözümüze güzel görünen MBK alışveriş merkezine gidiyoruz, gitmez olaydık. İçerisi gerçekten çok pis kokuyor. Alışveriş merkezi dedikleri yer aslında ünlü markaların çakmalarının satıldığı ve ayaküstü tezgahlarda her türlü sakatatın pişirildiği kapalı bir mekan. O baharat ve yağ kokusu hala burnumdan gitmiyor. Şehri biraz adımladıktan sonra otele dönüyoruz.
Otelde "Infinity Pool" denen havuzun olduğu 14. kata giriyoruz. Havuz küçük, fakat gördüğü manzara bir ömre bedel. Akşam içeceğinizle girdiğiniz havuzdan tüm şehri seyrettiğinizi hayal edin. Orada şehri seyredalmışken farkediyoruz ki trafik İstanbul'u aratmayacak seviyede. Akşam yemeğini riske atmayarak otelde pizza yiyoruz ve odamıza çekiliyoruz.
Uyandığımızda saat 16:10. Otelin 3. katından Sky Train denilen (BTS) ve şehrin önemli yerlerine giden metrosunun Surasak istasyonuna direk geçiş var, buradan çıkarak Bangkok'a merhaba diyoruz. Önce aldığımız şehir broşüründe gözümüze güzel görünen MBK alışveriş merkezine gidiyoruz, gitmez olaydık. İçerisi gerçekten çok pis kokuyor. Alışveriş merkezi dedikleri yer aslında ünlü markaların çakmalarının satıldığı ve ayaküstü tezgahlarda her türlü sakatatın pişirildiği kapalı bir mekan. O baharat ve yağ kokusu hala burnumdan gitmiyor. Şehri biraz adımladıktan sonra otele dönüyoruz.
Otelde "Infinity Pool" denen havuzun olduğu 14. kata giriyoruz. Havuz küçük, fakat gördüğü manzara bir ömre bedel. Akşam içeceğinizle girdiğiniz havuzdan tüm şehri seyrettiğinizi hayal edin. Orada şehri seyredalmışken farkediyoruz ki trafik İstanbul'u aratmayacak seviyede. Akşam yemeğini riske atmayarak otelde pizza yiyoruz ve odamıza çekiliyoruz.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)